Bilindiği gibi tiyatro sanatı bireyi doğrudan etkileyen bir sanat dalıdır. Yapılan araştırmalar; Tiyatro sanatının insanda açığa çıkarttığı duygu ve bilinç düzeyinin, diğer sanat dallarından çok daha yoğun olduğunu ortaya koymuştur. İşte bu nedenle tiyatro sanatı, eğitimin de vazgeçilemez öğelerinden biri olmuştur.
Çoğu zaman, sanatın gerçekte neden var olduğu, sorusu akılları kurcalamıştır. Sanat hiçbir zaman sadece bir eğlence aracı olarak var olmadı. Sanat bir zorunluluktur. Doğduğu günde, bugün de sanat bir zorunluluğun ürünü olarak ortaya çıkar. Tiyatro sanatı, henüz konuşamayan ilkel insanın birbirine bir şeyler anlatmak için giriştiği eylemlerden var olmuştur. Dans, ilk insanın duygularını anlatmak için bedenini etkin bir şekilde kullanma çabasının bir ürünüdür. Resim, kendini ifade etmeye çabalayan insanın bir ürünüdür. Ayrıca sanat, bir belge niteliği de taşır. Çoğu zaman insanların yaptıkları mücadeleleri, yarattıkları kültürü, yaptıkları sanat eserlerinden öğreniriz.
Bunun yanı sıra sanat, bir toplumsal uzlaşma, bilinçlenme ve rehabilitasyon görevi de görür. Ünlü düşünür Platon, çoğu zaman sanata karşı sert tutumu ile tanınır. Ancak, kurduğu ideal devletin gençlerini ve çocuklarını eğitme görevini de tiyatro sanatına verir. Aristoteles, tiyatroyu toplumsal yaşamın rehabilite merkezi olarak görür. Ona göre sanat, insanı kötü duygulardan uzaklaştırarak duygusal arınma yaratır. Ünlü tiyatro adamı Brecht ise sanatı, toplumun bilinçlenmesi yolundaki en önemli araç olarak değerlendirir.
Tüm bu bilgiler ışığında tiyatro izleyen çocuğun neler kazanacağına oyunun içeriğinden bağımsız olarak göz atalım:
Cumhuriyet ile gelişmeye başlayan tiyatromuz içinde Çocuk tiyatroları her zaman güdük kalmıştır. Devlet Tiyatroları birkaç kez çocuk tiyatrosu adı altında yeni bir oluşum yaratmaya çabaladıysa da somut bir gelişim kaydedememiştir. Dünya çocuk tiyatroları, kendi özgün yapısı içinde gelişe dursun, Türkiye’de, ne yazık ki bu iş bir ticari sektör olarak düşünülmeye devam etmektedir.
Ülkemizde oldukça yaygın olan bilinçsiz ve ehliyetsiz çocuk tiyatroları, zaman zaman eğitimcilerimizin haklı tepkilerini alan, pedagojik olarak son derece olumsuz oyunlar sergilemektedirler. Ne yazık ki Milli Eğitim bu tür olumsuzluklarla mücadele etmek için son derece yetersiz yöntemler kullanmaktadır. Bu tür gruplara geçit vermemek hem biz sanatçıların hem de eğitimcilerin önemli bir görevi olmalıdır. Şu kesinlikle kavranmalıdır; Çocuk tiyatrosu, son derece titiz ve tamamen bilimsel çalışma gerektiren bir üretimdir.