Ursula Le Guin
En değerli hikayelerimiz çocukken dinlediklerimizdir. Kolay kolay unutulmazlar. Sonra büyürüz. Masalları unuttuğumuzu, artık bir değerleri kalmadığını düşünürüz. Oysa belki de hayat boyu tek amacımız bir masalı yaşamak olmuştur. Peki hangi masalı? İşte ona çocukluğumuz karar verir.
Hikayelerin bir gücü ve geniş bir belleği vardır. İnsan beyni, kurgulanmış veya bir kurgu içerisinde anlamlandırılmış bilgiyi çok daha hızlı kavrar. Özellikle eğitimci olan bizler bunu çok iyi biliriz. ‘Terliyken soğuk su içilmez’ yargısı söylendiği kadar çabuk unutulabilir. Ancak, eğer bir hikâye kahramanının, tam da bu nedenle hasta oluşunu ve başına gelen onca şeyi hikayelendirerek anlatırsanız her şey değişir. Bu düşünce artık size değil, hikâyeyi dinleyen çocukların kendisine aittir. Neden sonuç ilişkisi kurulmuş, içselleştirilmiş, kabul görmüştür. Hikayeler düşünceleri dikte etmez, aracılık eder ve kişide bir yargı değil, anlayış geliştirir. Böylece terliyken su içmemek bir yasak değil, doğal bir gerçek haline gelmiştir. Artık ne unutulur ne de sorgulanır.
Tiyatro hikâye anlatmanın en etkili yollarından biridir. Tiyatro seyircisi, salona ayak bastığı andan itibaren, hikâyenin içine girme fırsatını bulur. Hikâye kahramanlarıyla aynı havayı solur, duygularını paylaşır ve anlatılan olayların bir parçası haline gelir. Tiyatro hayatlarımıza farklı açılardan bakmamızı sağlayan, sorgulayan, düşüncelerimizi duygularımız aracılığıyla şekillendiren toplumsal bir sanattır.
Çocuklar ise, tiyatrodan en çok etkilenen seyirci grubudur. Biz yetişkinlerden çok daha naiftirler. Kolayca güvenir, etkilenir ve hızla yargıya varabilirler. Hikayeler onların yaşam alanlarıdır. Algıları son derece açıktır ve bizim fark etmediğimiz ayrıntıları, önemsemediğimiz yanlışları deşifre eder ve yaşamlarına uygulayabilirler. Yetişkinler izledikleri kötü bir oyunun dışında kalabilir ve en fazla o tiyatronun oyununa bir daha gitmemeyi seçer. Çocuk ise kötü bir oyunu içselleştirme ve belki tüm tiyatro sanatına mal etme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle Çocuk Tiyatrosu, diğer tüm tiyatro etkinliklerinden çok daha fazla sorumluluk ve özen gerektirir.
Çocuk Tiyatrosu çocuklar için yapılır. Bu nedenle hafife alınamaz. Basit veya kolay görülemez. Gelişi güzel veya görsel bir karmaşa içinde yanlış imgelerle hazırlanamaz. Hazırlanmamalıdır. Çocuk Tiyatrosu, tiyatronun olduğu kadar, eğitimin de bir parçasıdır. Uygulayıcı, hâkim olduğu tiyatro sanatını kendi zevklerine göre değil, çocuk beğenisi, algısı ve yaşam deneyimini gözeterek kullanmak durumundadır. Dolayısıyla, Eğitim Bilimleri ve Pedagoji, Çocuk Tiyatrolarının temel bilgi kaynakları ve rehberi olmalıdır.
Çocuk Tiyatrosu en temel anlamda çocuğun kendi yaşıtlarıyla bir arada olduğu sosyal bir deneyimdir. Çocuklar için, uzanıp dokunabilecekleri, eğlenceli, estetik haz alabilecekleri ve hep birlikte duygusunu yaşadıkları bir dünya hazırlar. İyi hazırlanmış bir tiyatro oyunu, çocukların yeni davranışlar, kurallar ve değerler kazanmalarına; olayları çok yönlü değerlendirme ve karar verme yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olur. Yakın çevresini, evreni ve evrendeki yerini algılamakta önemli ipuçları verir. Dününü anlamlandırır, bugünü ve yarını şekillendirmesine kılavuzluk eder.
Mavi Balon Çocuk Tiyatrosu olarak, yeni bir sezona hazırlandığımız bugünlerde işte bu düşünceler ışığında geçmişimizi değerlendiriyoruz. Ne yazık ki, Türkiye’de Çocuk Tiyatrosu üzerine gelişmiş akademik bir anlayış halen yok. 80 yıllık Çocuk Tiyatrosu deneyimi, çoğunluğu çeviri olan çok kısıtlı bir yazılı kaynak bırakmış bize. El yordamıyla ulaşılmış doğrulara sarılıyoruz. Yanlışları bir bir elemeye çalışıyoruz. Eğitimci yönümüzü öne alarak çuvaldızı kendimize batırıyoruz. Ve hep aynı düşünceye bağlanıyoruz; Çocuk Tiyatrosu, çocuklar için yapılır.